24 Temmuz 2012

Gece'den Notlar


Bir insan ne kadar uzak kalabilir hayatından? Ne kadar hissedebilir hiçliği? Hayat sadece bir drama mıdır yoksa anlayamadığımız bir komedya mı? Anlayanlar anladı mı gerçekten? Bilenler bilmeyenlere anlatsa anlaşılır mı? Gece- insan -yalnızlık koalisyonunun gündem maddeleri her zaman bu kadar melankolik midir?                   
Ne kadar da asil şeydir gece,uyuyarak geçirilmeyecek kadar değerli ve bizler bir azizin yüzüne tükürecek kadar cahil! Cehalet mutluluktur yalanına inanan cahil insancıklar,Dostoyevski'nin acıma duygusunu tetikleyenler başka. Hiçliği anlamlandırma çabası kadar anlamsız işler tüm yaptığımız. Onca biyografiye rağmen hayat anlatılmaz yaşanır ve ölünür. Sahi ölüm var birde sonunda rüyanın kardeşi olan. Peki ölümde bilinçaltımıza göre mi olacak? Bir köprünün altında ölen şarapçının  bilinçaltında da o eski köprü mü vardı aşkıyla buluşacağı? O yüzden mi kimseler bilmedi, kimseler duymadı öldüğünü? Çocukluğumdan geliyor sanırım bu soru sorma alışkanlığı, o zaman da zor gelirdi sorular. 
Arayışı Budistlerden de öğrenemezsek ne anlamı kalır Nirvana'nın! 
Azizim düşündürdün yine gece gece,su gibi aziz ol. Vedalaşma vakti geldi sanırım neyse ki yalnızlığı yok edemiyor güneş ama senin tadın bir başka. Muhabbetine doyum olmuyor doğrusu hele de bir iki nota oldu mu yanında, ah bu şarkıların gözü kör olsun!

                        'Gün ağarınca boynum bükülür, dalarım uzaklara gönlüm sıkılır.'



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder